29 Haziran 2008 Pazar

Tarihte bunları biliyor muydunuz 2

UNUT GİTSİN

Sezar, ekonomik durumun kötüye gittiği dönemde büyük eğlenceler tertipleyerek halkın dikkatini dağıtmaya çalışmıştı. Günümüzde iflasa doğru sürüklenen şirketlerin aşırı biçimde reklâm yaparak kendilerini iyi durumdaymış gibi göstermeleri Sezar’ın bu taktiğine ne kadar benzemektedir.

ÖNCE KURTLAR DOYSUN

Çin’de altı sülale devri (220–581) şeflerinden biri, halkın, kurtların açlıktan insanlara saldırarak onları yediklerini söyleyip şikâyet etmesi üzerine; “Hayvanlar aç, karınları doyarsa artık sizleri yemekten vazgeçerler” demiştir. 18.yy’da Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’nin halkın “Açız, yiyecek ekmek bile bulamıyoruz” sözlerini ileten elçiye karşı “Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” dediği rivayet edilir. Bu davranışlar idarecilerin halktan ne kadar uzak olduğunun en acı örnekleridir. Oysa Türk- İslam tarihi halkın içinde halkla beraber olan yöneticilerin hikâyeleri ile doludur.

ÇİN İNCELİĞİ

Çinlilerin en belirgin özelliklerinden biri düşünce ve davranışlarda inceliğe özen göstermeleridir.
Eski Çin’de öğretmen, talebenin omuzuna elini dayayıp kulağına bir şeyler söylemek isterse, talebe eliyle derhal yüzünü kapatırdı ki nefesinden öğretmeni rahatsız olmasın.

ÖRNEK ÖĞRETMENLER

Çin halkı büyüklerinin tecrübelerine önem verirdi. Bu düşünceden kaynaklansa gerek, Eski Çin’de yüksek okullarda üç ihtiyar barındırılırdı. Böylece hem çalışamayacak durumda olan üç yaşlı insana sahip çıkılmış hem onların tecrübelerinden istifade edilmiş hem de bu yaşlılar çocuklara örnek teşkil etmiş olurdu.

ÇİN İŞİ CEZALANDIRMA

Çin’de idamlık kişi ayak uçlarıyla tahtaya basabileceği şekilde boynundan bir iple asılırdı. Böylece kişi dayanma gücü bitinceye kadar ayak uçları üzerinde durmaya çalışırdı. Takati kalmayınca kendisini salıverir ve boynundaki ip vasıtasıyla boğulurdu.
Su damlası ile cezalandırma usulü de ilginçtir. Mahkûm, saçları kazınarak sessiz bir yere sıkıca bağlanır ve kafasına üstten su damlatılmaya başlanırdı. Özel bir düzenek sayesinde bu işlem uzun süre devam ederdi. İlk dakikalarda cezanın ağırlığı fazla hissedilmez. Zamanla mahkûmun bütün, dikkati, sessiz ortamda, su damlalarına kilitlenir. “Tıp Tıp “ sesleri zamanla gonk sesine dönüşürdü mahkûmun kafasında. Bunun uzun süre devam etmesi mahkûmun acılar içinde ölmesi için yeterli olurdu.

REAGAN VE İBNİ HALDUN

1980’li yıllarda ABD eski başkanı Reagan’ın neo-liberal ekonomistlerinin ilham kaynağı İbni Haldun’dur. İbni Haldun Mukaddime’yi 1374’te yazmış; 1406’ya kadar ilavelerde bulunmuştur. Kime sorarsanız sosyolojinin babası olarak İbni Haldun’u gösterirler, yani Montesguie’nun, Vi-co’nun ,Marx’ın öncüsü… Ama en güzel değerlendirmeyi Ümit Hassan yapmıştır. Ona göre:‘’İbni Haldun, İbni Haldun’dur.”
İbni Haldun’a göre bir devletin halkına yüksek vergiler koyması, kendi aleyhine sonuçlar doğurur. Çünkü yüksek vergi, halkın elindeki sermayenin azalmasına, bu da girişimciliğin gerilemesine. O da üretimin dolayısıyla üretimden elde edilen vergi gelirini azaltmış olur. Daha da önemlisi insanlardaki girişimcilik ruhunu azaltır. Buna karşılık devletin vergi oranlarını azaltması tam tersi etki yapar.
Reagan koltuğuna oturmadan önce(daha sonra danışmanlığına getireceği) Arthur Laffer’in 1955’de İngilizceye mükemmel bir şekilde çevirdiği 3 ciltlik ‘’The Muqaddimah’ı’’ satır satır okumuştur. Başkanlığın ilk 2 senesinde yaptığı her ekonomik konuşmada bunu dile getirmiştir. Aynı şekilde Kennedy de konuşmalarında sık sık İbni Haldun’dan örnekler verir.

Kaynak:
1-Tarihte İlginç Gerçekler, Yitik Hazine Yayınları
2-Maskeler ve Yüzler-Mustafa Armağan-Timaş Yayınları

Tarihte bunları biliyor muydunuz 1

ON DÖRT

Bazı insanların hayatlarında bazı rakamların yeri çok anlamlıdır. Mesela Osmanlı padişahlarının on dördüncüsü olan 1.Ahmet, on dört yaşında padişah olmuş ve on dört sene padişahlık yapmış. (Osman Lütfi, Osmanlı Adalet Düzeni İst. 1979 sf :61)

DEMİRBAŞ ŞARL

İsveç Kralı 12. Charles , Rus Çarı Deli Petro’ya Paltova savaşında yenilince (1709) Osmanlıya sığındı. Osmanlı onu himaye etti. Fakat Şarl (Charles) ülkesine bir türlü dönmedi. Durum böyle olunca adı da ‘Demirbaş Şarl’a ‘çıktı. (Mustafa Armağan İnsanlığın Son Adası sf: 110)

GÜZERGAH

Abdülaziz’den Rumeli Demiryolu’nun Topkapı Sarayı’nın bahçesinden geçmesi için izin istenmeye gidildiğinde ‘Demiryolu yapılsın da isterse sırtımdan geçsin’ demişti. (Şükrü Karatepe-Darbeler Anayasa ve Modernleşme sf: 74)

MAYMUN’UN ZAFERİ

Yunan kralı Aleksandros, İngiltere’den aldığı yardıma güvenerek Türkiye’nin işini bitireceğini sanıyordu. Türkiye üzerine geniş çaplı bir saldırı düzenlemeyi düşündüğü günlerde düzenlediği bir eğlence ortamında ‘Gelecek hafta İstanbul’da vereceğim ziyafete hepiniz davetlisiniz’ demişti.
O gece kralın taşkınlıkları sabaha kadar devam etmişti. Büyük bir zaferin hayaliyle yaşayan Aleksandros o gecenin sabahında hava almak için bahçeye çıkmıştı. Bahçede kendi halinde duran maymun bir anda kral’ın üzerine atladı.
Yanındaki adamları maymuna engel olamamışlardı. Maymun kralın kolundan ısırmıştı. Kral bu küçücük yarayı ilk anda pek önemsemedi. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra kral çığlık çığlığa bağırmaya ve etrafa saldırmaya başladı. Gerçek anlaşılmıştı: Yunan Kralı Aleksandros kudurmuştu. Doktorların da tavsiyesiyle kral bir odaya kilitlendi. Odada kafasını duvarlara vurarak, çığlıklar atarak can verdi. (Tarihte İlginç Gerçekler-Yitik Hazine Yayınları)

LABORATUVARDA ŞİMŞEK ÇAKARSA

Endülüslü bilgin Abbas b. Firnas, laboratuarda suni bulutlarla gök gürültüsü ve yıldırım meydana gelişini gösterecek kadar yüksek ilmi seviyeye ulaşmıştı.
Nobel ödüllü ünlü Fransız fizikçi Pierre Cuire ‘Endülüs’ten bize 30 kitap kaldı, atomu parçalayabildik. Eğer yakılan bir milyon kitabın yarısı kalmış olsaydı, bugün çoktan uzayda galaksiler arasında seyahat ediyorduk.’ demişti. (Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ yay. Cilt 4 sf 242)